Giyilebilir sanat söylemi son dönemde moda dünyasında sıklıkla dile getirilir oldu. Vücudumuzu bir vitrin gibi düşünürsek sanat eserlerini vücudumuzda sergileme fikri baştan çıkarıcı. Ancak bu kavram aslında oldukça eskiye dayanıyor. Moda ve sanat var olduklarından beri birbirlerinden ilham alan, birbirlerini besleyen iki kavram, iki alan. Her ikisi de daima ekonomik, sosyolojik ve psikolojik arka planlardan beslenerek var olmuşlardır ve bir duygunun dışa vurumuna bir iletişimin kurulmasına aracılık etmişlerdir.
Bu akımlardan en asisi diye tabir edebileceğimiz, sürrealizm bir diğer deyişle gerçeküstücülük ise son zamanlar da yine moda dünyasında hakim konumda.
Peki ama gerçeküstücülük akımı dediğimizde ne anlarız? En temel tabiriyle alışılmış normların dışında yani gerçeküstü bir yaratım sunar bize sürreallizm. İnsan vücudu, enstrümanlar, objeler oldukları gibi değil bir nevi hayal edildikleri gibi karşımıza çıkarlar. Kıyafetlerde kullanılan malzemeler de tasarımlar kadar yaratıcı ve sıradışıdır. Hayal gücü ve mecaz anlam yoğunlukla kullanılır.